" Körlük" ''bakabiliyorsan gör, görebiliyorsan gözle...' sözüyle başlayan ve ''sonradan kör olmadık ,biz zaten kördük ... '' gibi etkileyici bir finalle biten kurgusu,düşündürdükleri,özgünlüğü ve yaratıcı zeka açısından okunması gereken bir roman.
Semt,şehir,ülke adı olmadan hiçbir karaktere isim verilmeden yapılan anlatım yaşadığımız şehirleri de içine katarak kitabın tüm dünya için yazıldığını hissetmemi sağladı.
Körlük kitabında trafikte yeşil ışığın yanmasını beklerken, birden bire kör olan bir adamın-yani birinci körün- üzerinden tüm şehre yayılan bir körlük salgını anlatılıyor. Salgın öldürücü olmamakla birlikte yarattığı sonuçlar itibariyle bir çok ölüme neden olmuştur.Salgının kurbanı oldukları halde neredeyse salgının sorumlusu olarak görülen ilk körler terk edilmiş bir akıl hastahanesinde karantinaya alınarak ölmeleri,hatta birbirlerini öldürmeleri beklenmiş '' yılan ölürse zehride ölür ... '' mantığıyla yeni dünya düzeninin insana ve insan onuruna verdiği değeri göstermiştir.
Körlük salgını insanların , -tümü eşitlendikten sonra- aslında öteden beri var olan zorbalıkları,tecavüzleri ve cinayetleri görmesini sağlamıştır.Üstelik görmeyen gözlerle ...
Körlük doktora bürokrasinin ne kadar hantal ve gayri insani, karısına sorumluluk almayarak sorumluluktan kurtulamayacağını,şehla çocuğa biyolojik olmayan annelerin şefkatini,gözü bantlı yaşlı adama aşkın yaşının olmayabileceğini ve taşıması daha ağır olanın yalnızca başkalarının ekmeği olduğunu ,birinci köre hem karısının özverisini başını ve gözlerini örtecek bir battaniyenin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
Körlük salgınında koyu renk gözlüklü kız ise fahişelikte algı ve olgu arasındaki çelişkiye işaret ederek,herkese kitaptaki tek hayat kadının ağzındaki lokmasını parasını ve onurunu hiç görmediği , göremeyeceği,şehla çocuk içinde kullanabileceğini göstermiştir.
Yazar Saramago, şehla çocuğun kirlenmesine izin vermemiştir.
Vicdansız körlerin,yemek için artık kadınları istediği bölümde ise koğuşlarda geçen tartışmalar benim için bir travmadır ve bence kitabın zirvesidir.Bu tartışma bana Kemal Tahir'in ''Namuscular'' kitabında ''Fahişenin dişisi erkeği olmaz,fahişelik huydur.'' Sözünü hatırlatmıştır.
Sayfa 216 da ''Körler hep savaş halindedir.'' Sözü bir metafor olmakla birlikte aynı sayfadaki ''İlk isteklerine yeterince direnemedik,korktuk,oysa korku her zaman doğru yol gösterici değildir.''sözü ise iyi bir öz eleştiridir.
Doktorun karısı vicdansız körlerin liderini öldürmeye karar verdiği ana kadar kendini gizleyerek,yeterince sorumluluk almayarak ve riske girmeyerek, bugünkü toplumda da bir çok örneğini görebileceğimiz bir karakteri canlandırmıştır.O kadar ki gören tek insan akıl hastanesinin kapılarının açık olduğunu dahi görmemiş ve bunu tesadüfen öğrenmiştir.Belki de tek kör odur...
Körlük kitabı küçük bir radyo ile iletişim araçlarının insan üzerindeki etkisini çetenin,mafyanın, her şart altında oluşabileceğini,beklenen düzen ve barış için kadınların fedakarlığını,her çağda, coğrafyada, dilde ve kültürde kadın olmanın ve kadınlık onurunu korumanın zor olduğunu ve ''Örgütlenmek bir bakıma görmektir.'' Diyerek tüm kötülüklerle mücadelenin dayanışmak –direnmek ve örgütlenmek olduğunu evrensel bir dille anlatmıştır.
Yazar ,Sayfa 193 de insan ruhunun tuhaf gizlerle dolu olduğunu ve bencilliğin ikinci bir ten gibi taşındığını bu tenin çok kalın olduğunu , ilk ten; bir evet yada hayır yüzünden hemen kanarken ikinci tene hiçbir şey olmadığını anlatırken,aslında çağımızın modern ve yalnız insanlarına gönderme yapmıştır.
Yazar , insanlığın çok güvendiği finans sektörünü ''Kartondan Şatoya''benzeterek, çok kısa bir sürede yıkılabileceğini ve onu korumak ile görevli olan güvenlik sistemlerinin,çaresiz kalabileceğini körlük salgını ile göstermeye çalışmıştır.
Saramago, körlüğü hiç umudun kalmadığı bir dünyada yaşamaya benzetmiş ve Sayfa 147 de ''Kör olmak istersen olursun.'' Sözüyle bakan ama görmeyen insanlara ayna tutmuştur.
Murat KULOĞLU
Matematik Öğretmeni