T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
BURSA / YENİŞEHİR - Ertuğrul Gazi Anadolu Lisesi

Kızıl Darı Tarlaları-Grup Üyelerimizin Yorumları

Deniz AYDIN - İngilizce Öğretmeni            Mo Yan´ın Uzuuun Masalı-Kızıl Darı Tarlaları

        Toplumların yaşantılarında hububat önemli bir yere sahip olmuştur.Savaş ganimetleri hububatla ölçülmüş, ticaretler, antlaşmalar, hediyeler hep hububatla yapılmıştır.Cezalar, ödüller hep çuval çuval hububat üzerindendir tarihde.Amerika kıtasında mısır, Anadolu´da buğday, Asya´da pirinç yaşatır insanları.Mo Yan sanırım eserini yazarken hububatın, toplumsal hafızada yer eden bu imgesinden yola çıkmış-yani yaşamın kaynağı, hayatın devamlılığı anlamına gelen hububattan.
       Romanın kurgusunda, sinema sanatında da sıkça rastladığımız ileri-geri zamansal sıçramalara yer veren yazar, kullandığı masalsı anlatımla darıyı hem yaşamın özü olarak işlemiş hem de onu salt hububat olmaktan çıkartıp ona adeta bir kimlik/kişilik kazandırarak, yaşanan aşağı yukarı her olayın şahidi yapmış:taneleriyle, tarlasıyla, lapasıyla, içeceğiyle, rengiyle, kokusuyla...
       Bunun yanısıra, Mo Yan´ın kelimelerle çizdiği savaş resmine yakından baktığımızda,  gerçeklik duygusunu okuyucuya daha iyi yansıtabilmek adına iç bunaltıcı tasvirlere de rastlıyoruz.
        Sadece ´mişli geçmiş zaman´ kullanarak roman yazmak mı? Orijinallik zaten denenmemiş şeyleri denemek değil midir? Büyüklerimizden dinlediğimiz halk söylenceleriyle koca bir roman yazılabilir mi? Yazılabilirmiş...

 
Deniz AYDIN
İngilizce Öğretmeni 
 22-11-2017          Mo Yan'ın "Kızıl Darı Tarlaları" romanını okumaya başladığımda "Bu da mı ödül almış?" diye geçirdim içimden.

"-miş'li geçmiş zaman" anlatımı masalsı-hikâyemsi bir özellik katmış romana.

Küçük bir çocuğun ağzından aktarılan, büyük ninesi ve onun çevresindekilerin öyküsü-aslında bir aile öyküsü- ile başlayan olaylar bir milletin savaşlarını, yoksulluğunu, zenginliğini, toplumsal travmalarını aktarıyor.

Kırmızı tablolar, kanı ve şiddeti çağrıştırırken cinnete dair bazı sahneler okuyucu olarak bana ağır geldi.

Ve neticede Nobel Edebiyat Komitesi'nin Mo Yan'a ödül gerekçesini,"Halüsinasyonları realist bir üslupla ele aldığı" ve "folklorik masalları, tarihi gerçekler ve günümüz öyküleriyle harmanlaması" olarak açıklaması birçok sorunun cevabı gibi geldi bana.

Hayaller-masallar, gerçekler ve siyasi sentezler...

 Gülperi ŞAHİN
Edebiyat Öğretmeni 
 murat 
Mehmet Murat GÜVEN

Edebiyat Öğretmeni 
             Mo Yan kitabın önsözünde Kızılı Darı Tarlaları romanında anlatılan olayların çocukluğunda kendilerine komşu bir köyde geçen gerçek hikâyelere dayandığını söylüyor.

                Romanında birinci şahıs ve ilahi bakış açılarını beraber kullandığını söyleyen yazar romanın toplumlar üzerinde bu denli etkili olduğunu fark etmediğini  söylüyor. Kızıl Darı Tarlalarında Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık romanının etkisini de dolaylı biçimde kabul ediyor ve "Yüzyıllık Yalnızlık romanı Çinceye çevrildiğinde ben romanın üçüncü bölümünü yazıyordu. Daha önce okusaydım Kızıl Darı Tarlaları'nı daha farklı yazardım" diye ekliyor.

Gerçek olayların halk arasında ağızdan ağıza yayılması esnasında değişmesi,  farklı şekillerde anlatılması, içerisine olağanüstülüklerin karışması efsaneleri oluşturur. Hepimiz büyüklerimizden çeşitli olaylarla ilgili bu tarza efsaneleri işitmişizdir. Özellikle çocukluk yıllarının romantik havası içinde bu öyküler bize zengin bir hayal dünyasının kapılarını açar. Yazarın bir mizah anlayışı da olduğu gerçek.  Romanın başından sonuna dudağınızdan acı bir gülümseme eksik olmuyor.
                Yazar romanda zaman zaman komünist Çin'i memnun edecek ideolojik göndermeler yapsa bile eser ideolojik bir eser değil. Bu nedenle Çin'de hayli eleştirilmiş. Nobel ödülü almaması gerektiği söylenmiş. Ancak eser muhalif bir eser de değil. Çünkü içinde tabiri caizse radikal dinci, milliyetçi unsurlar da eleştirilir. Örneğin Demir İrade topluluğu üyelerinin saçlarını kazıtıp, birtakım dini ayinlerle kendilerine kurşun işlemeyeceğine inanarak girdikleri çatışmalarda katledilmeleri  traji-komiktir.(Örneği bizde de var!)
                Yazar esasında romanının merkezine ideolojiyi değil insanı yerleştirmiş. Bunu da en iyi Japonlarla yapılan savaşların sonunda serbest kalan köpeklerin sembolik anlatımında görürüz. Kara, kızıl, yeşil köpekler birbirleriyle ve insanlarla kıyasıya bir savaşa girişirler.
                Kızıl Darı Tarlalarının romanın başından sonuna kadar bir fon olarak kullanıldığını görüyoruz. Bunun dışında da yüzlerce tablo çizilmiş diyebiliriz. Duvarlarla çevrili köy, darı tarlaları ve Mo Nehri...Burası adeta yazarın laboratuvarı. Bu laboratuvarda Japonlar, Çinliler ve hayvanlar var. Olaylar herkesi şekillendirir.  Acımasız katiller kahramanlara, sıradan insanlar savaşçılara, savaşçılar korkak insanlara, evcil köpekler canavarlara dönüşür. Düşmanla işbirliği yapan kukla ordular kurulur. Bu dönüşümden darılar da payına düşeni alır. Kimi zaman keskin bıçaklara, kimi zaman ısıtan elbiselere dönüşürler.
                Mo Yan bu anlatıları efsane havasını bozmadan anlatmayı başarıyor. Aynı olay farklı kişilerin bakış açılarıyla tekrar tekrar ancak farklı duygu yoğunluğunda anlatılır.
                Komutan Yu Zhan'ao ve  Oğlu Douguan'nın yazarın ninesi(Dai Fenglian) 'nin ölümü ardından köye girdiklerinde silahları saklamak için gittikleri kuyudan yazarın annesini kurtarışları öyküsü daha sonra Qianer'in ağzından (kardeşi  Anzi ile birlikte kuyuya inişleri orda yaşadıkları) son derece canlı biçimde anlatılır. Yazar bu anlatım tekniğini roman boyunca defalarca kullanır. Bu tekniği Orhan Pamuk'ta "Benim Adım Kırmızı "da(1998) kullanmıştı.
                Yazarın –miş'li geçmiş zamanla yaptığı anlatım anlatımların en basiti.Masalların, efsanelerin dili. Zaten kitabı okuyanların dudak bükmelerinin ve bu romanın Nobel almasına şaşırmalarının da temel nedeni bu sanırım.  Ancak  roman da kuvvetini bu basitlikten alıyor. Sarsıcı bir basitlik. Yazar zaman zaman bu basitlikle oldukça kuvvetli anlatımlara ulaşmayı başarır.

"...yüzlerce gözden yayılan ışık yaşayanlara ve insan figürlerine eski ve görkemli bir kültürle karşıt ve gerici fikirleri andıran tedirgin bir ay ışığı gibi vuruyormuş. Babam çevresini saran kötü insanların gözünden yayılan o güzel ve parlak ışık altında önce kalbine kırmızı ve mor üzüm salkımları gibi dizilmiş olan bir öfke, ardından da gökkuşağı gibi rengârenk bir ağrı hissetmiş...Babam ter içindeymiş, ama zihninde birbiri ardına serin gölgeler geziniyormuş."
                "...eşyalarını hazırlayıp yıldızlara basa basa Jiao ilçesine doğru yola koyulmuş."

   
Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 14.04.2014 - Güncelleme: 01.05.2020 23:49 - Görüntülenme: 2783
  Beğen | 0  kişi beğendi